Azerbaycan’da ”PARALEL YAPIYI” yazan gazetecinin başına gelmeyen kalmamış – TİMETÜRK

DSC_000304.12.2014

YENİ ÇAĞ Gazetesi genel yayın yönetmeni araştırmacı gazeteci Agil Alesker Azerbaycan’da Fetullah Gülen örgütü ile ilgili 5 senedir verdiği mücadeleyi ve bu konuda yazdığı ezber bozan makalelerini Türk kamuoyu ilk kez TİMETURK arıcılığı ile okumuştu. Agil Alesker bu makalelerinden sonra yaşadığı baskı ve sıkıntıları yene Timetürk’e anlattı. İşte o söyleyiş…


TİMETURK / FURKAN AZERİ

-Agil bey, siz ilk günden itibaren yılmadan Gülen örgütü ile Azerbaycan’da nerdeyse tek başınıza mücadele ediyorsunuz kendinizi yalnız hissediyor musunuz?

Eskiden de bir kaç arkadaş bu davaya gönül vermişti. Şimdi konjektür değiştiği için zamanında bizi kınayanların içerisinden bile şu anda Gülen Örgütü ile ilgili yazı yazanlar var. Ama tabii ki, bizim yazdığımız zamanlar şimdiki gibi kolay değildi. Türkiye’de 2005 yıllarına kadar Gülen cemaati ile ilgili yazı yazmak zordu. Yalnız 2005’den sonra bu konuda dini camiada  kısık sesle de olsa eleştiriler duyulmağa başlandı. Bizim mücadelemiz ise 2007’den başlıyor. Yani, belki basında ilk kez biz bunların bir cemaat değil, ajan grubu olduğunu yazan gazetecilerden biri olduğumuzu söylersek yanılmış olmayız. İlk kez biz bunların nurculukla alakasının olmadığını, işin içine CIA, MOSSAD, MI6 gibi istihbarat örgütlerinin girdiğini yazdık. Ama maalesef o dönemde itibaren bunlar ismimizi kirletmek için her yolu denediler. Ama Allah koruyandır kul ne yapsa nafile.

– Azeri basının sizce yeterince bu konuya yer ayırıyor mu? Yoksa Agil Alesger bu konuda ‘‘yalnız adam’’ mıdır?

– Maalesef ne Azeri, ne de Türk basını konuya yeterince hâkim değil. Yani işin magazinsel tarafı her kesin dikkatini çekiyor. Ama bunlar dikkati cambaza yönlendirip, yine el altından istediklerini yapıyorlar. Bizim dikkat çekmek istediğimiz konu bu. Her kes Gülen`in sözlerine takılıyor, ama icraatlar’a dikkat edilmiyor. Mesela, “Gülen okulları kapandı” diyorlar, bir kimse gidip o okullardan girip, hakikaten kapandı mı diye sormuyor. Bunu biz sorduğumuz için de “sevilmeyen adam” oluyoruz. Agil Alesger`in yalnızlığına gelince, ben hiç bir zaman yalnız olmadım. Her zaman Allahı en büyük yardımcımız olarak gördük. Çünkü biz hiç bir zaman bunları insanlara din, maneviyat aşıladıklarına inanmadık. Tam aksine din adına, Allah adına aldattıklarına dikkat çektik. Onun için hedef olduk. Onun için cemaat tarafından yüzünü bile görmediğimiz, sesini bile duymadığımız insanlarla ilişkilendirdiler. Benim çok tehlikeli olduğumla bağlı senaryolar kurdular. Mesela benim 12-15 yaşımda Azerbaycan`da olmuş ve yüzünü dahi görmediğim generallerle işbirliğinde olduğumla ilgili iftiralar yaydılar. Hâlbuki o Generaller Gülen okullarının şeref konuklarıydı, bir zamanlar. Sözde koskoca örgütler yıllarca tanıdıkları şahsıları bırakıp beni sorumlu yapmışlarmış(!) Bu gibi yalanlarla yalnızlaştırmak istediler ve bazen de bunu başardılar. Bizi öyle bir ablukaya aldılar ki, kimseye ulaşamayalım. Bakın, ben Gülen Örgütü ile paralel yıllardır ermeni yalanlarına karşı da mücadele veriyorum. Yurtdışında sayısız konferanslara katılmışım. Söz konusu Karabağ ve Ermeniler ile ilgili konferanslarda çekilen fotolarım montajlanarak, benim ergenekonçu, PKK-çı olduğuma dair sayısız yalanlar uyduruldu.

Ama bu gün foyaları ortaya çıkmıştır. Düne kadar belki kimse yazmasa da, bu gün Azerbaycan basınında bu konular az da olsa yazılıyor.

Agil bey haklısınız hakkınızı vermek lazımdır. siz kimsenin fazla konuşmadığı zamanlar bu konuda fedakârca yazdınız, belki ismsilerini vermek etik olmayacak ama bazı arkadaşlarda bu örgüt hakkında yazılar yazdılar, bunların ortaya       koyduğu ”DİNİ” anlayışa karşı mücadele edenlerde oldu Azerbaycan’da. Hatta bu örgütün mağdur ettiği Tıp öğrencileri bile oldu. fakat O ZAMANLAR bu öğrencilerin sesini kimse duymadı.

O laf boşuna değildi: Hocaya dokunan yanıyor. Evet. Ne öğrencisi, ne iş adamı bunların karşısında laf diye biliyordu. Bu konuda duyarlı insanlar hep iftiralarla okullardan atıldılar, iş adamları iflas ettirildi. Özellikle, Azerbaycan’da sırf bunlara karşı oldukları için tüm gücüyle hem bunların, hem PKK`nın önünü kesenler PKK’lı diye devlete hedef gösterildiler. Bunlara karşı olanlar öyle çirkin iftiralara maruz kaldılar ki, hayatları kaydı. Biz o zaman birisinin ismini yazmıştık. Bu şahıs ortaokul mezunuyken, Kafkas Üniversitesi mütevelli heyetindeydi. Madam uluslararası üniversite, bu ortaokulu bitirdiği bile belli olmayanın yönetimde işi ne? Biraz araştırdık. Belli oldu ki, cemaat `in buradaki ilk adamlarından olan bu şahsın asıl görevi Gülen Örgütü aleyhine konuşanları devletteki irtibatları ile sınırdışı etmektir. Böyle insanlar çok oldu. Cemaat`in üzerini çizdiği insandan en yakınları bile yüz çevirdiler. Bu sebepten de hep mağdura oynayan Gülen Örgütü’nün asıl yüzü şimdi ortaya çıkmaktadır

– Bunlar hakkında yazdıktan sonra Başınıza neler geldi, bize anlatır mısınız?

Ben bir vatanseverim ve benim bu konuda tavrımı her kes biliyor. Azıcık yanlış yapsaydım, şu an Gülen Örgütü benden kurtulmanın zaferini yaşıyordu. Ama dediğim gibi beni devletim iyi biliyor. Benim bu konuda samimi bir vatansever olarak, kelle koltukta gezdiğimden de haberdarlar. Cemaate gelince, bu yıllarda neler yapmadılar ki? Belki Azerbaycan`da sitesine en çok haker saldırısı yapılan ve bunu çok nadir hallarda dile getiren benim. Şu an aramızda psikoloji bir savaş var. Şebeke bizi susturamayınca, yalnızlaştırmağa çalışıyor. Ayrıca mahkemelerle susturmağa çalışıyorlar. Bazı ortak arkadaşlar vasıtasıyla “kimvurduya gidersin” mesajı gönderiyorlar. Bize destek vere bilir düşüncesiyle kim bize selam veriyorsa, onu bizden uzaklaştırmağa çalışıyorlar. Bir misal veriyim. Mesela diyelim ki, bir arkadaş bizim sitede yayınlanan bir yazıyı kendi sitesinde yayınladı. Hemen arkadaşla dostane ilişki kurarak, “Agilden uzak dur, işte böyle tehlikeli, şöyle tehlikeli” diye telkinlerde bulunuyorlar. Allah aşkına bir tehlikeli tarafımızı ispat etsinler, biz bu işleri bırakalım. Hatta cemaat ‘in okulunda öğretmen olan birisi bizim yazılarımızı paylaştığımız maillerden birine görüşme teklifi yaptı. Kısa bir yazışma yaptık ve yanlış adamı, yani beni tebliğ ettiklerini, benle çalışmamak için ne lazımsa yapacaklarını yazdı. Ben de kendi mailimle o adama, “sen beni tanıyorsun, utanmıyormusun böyle bir teklif yapmağa” yazdım. Adam kayboldu. Avukatları her gecen gün bizi tehdid ediyorlar, mahkemede süründüreceklerini ve sözde iftira attığımız için hapis boylayacağımızla tehdit ediyorlar.
Bizim farkımız hiç bir zaman her şeyin göründüğü gibi olmadığına inanmamız ve bu cemaati daha iyi tanımamızdır.
Mesela her kes cemaat bitti, dağıldı dediği halde biz buna inanmadık ve hep haklı çıktık. Çünkü biz karşımızda bir cemaat değil, ajan grubu olduğunun farkındayız. Ajan grubu cemaatlere benzemez. Cemaat ile mücadele edersen, müritler direnir. Burada sessiz direniş var. Aynı ajan taktikleri söz konusu. Kendini tasfiye edilmiş gibi gösterip, yeni konjektur oluşana kadar ayakta kalmak esas mesele. Yani, bir cemaat niye olduğu gibi görünmek istemesin? Hangi cemaat içeride farklı, dışarıda farklı konuşub ve giyinib? İşte bunların bu öteki yüzünü ortaya koyduğumuz için tecrit ediliyoruz.

– Şu an Azerbaycan’da ne durumdalar? Okullar tekrar açıldı diyorlar, doğru mu?


– Şekil değiştirdiler, vitrinden biraz çekildiler, ama tam gaz devam ediyorlar. Okulları kapandığı zaman ben Türkiye’deydim. Tüm arkadaşlar “bitti” dediği gün ben inanmadım ve inanmadığımı da gizlemedim. Çünkü Gülen Türkiye’yi kaybetmeğe razı olur, ama Azerbaycan’ı kolay-kolay bırakmaz. Ortada dönen para, Rusya ve Orta Asya’nı buradaki örgütle yönetiyorlar. Mesela Rusya’ya göre Gülen çok tehlikeli biri . Bunun için orada dikkat çekmemek için hep Azerbaycan asıllı müritler kullanılıyor. Okullara gelince, maalesef eğitim bakanlığı başka beyan verse de, ortadaki manzara farklıdır. İsimler değişse de yine aynı yönetim işleri yürütmektedir. Maalesef Türkiye’de Erdoğan ve Davutoğlu ile bu örgüt konusunda aynı hassasiyeti taşımayan bürokratlar, diplomatlar olduğu gibi, Azerbaycan`da da Aliyev’in iradesine rağmen Paralel ile içli-dışlı olan, onlarla işbirliğinde olan memur tipler var. Onların Gülen Örgütü ile işbirliği sayesinde Enver Özeren, Mesut Kurnaz, Ahmet Sanıc gibi Gülen`in Azerbaycan’daki Eğitim imamları istedikleri gibi at koşturuyorlar. Hatta onların sesi bizden daha yüksek çıkıyor. Şuan kendi ülkemde bu şahsılardan daha az hukuka sahip olduğumuzu diye bilirim. Bunlar devlet içindeki ortakları vasıtasıyla bizden çok-çok öndeler.

Ayrıca okullarla beraber “Araz” dershanelerinin kapandığı bildirilmişti. O dershaneler de aynı yerlerde farklı isimlerle faaliyetlerini yine de bu şahısların kontrolünde devam ediyorlar. Doğrudur, ufakta olsa zayıfladılar. Lakin göründüğü gibi yok olmaları ve ya dağıldıkları gibi bir şey yok. Bugün Azerbaycan’da belki eski zamanlardan daha canlı duruyorlar. Elnur Aslanov, Ceyhun Osmanlı gibi önemli bireyleri deşifre olsalar da, cemaat `in devlet içindeki esas adamları hala görevdeler. Özellikle ulaklar bu işi çok iyi götürüyorlar ve deşifre olmaları bazen imkânsız oluyor. Ama biz de peşlerindeyiz ve birçok önemli isimleri artık deşifre etmişiz. Bundan rahatsız oldukları için de hırçınlaşıyor ve saldırıyorlar.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim Allah yardımcınız olsun

https://twitter.com/furkan_azeri

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir