Ben Bülent Yıldırım`ı o gün tanıdım – Agil Alesger yazıyor
Bilge adam Aliye İzzetbegoviç güzel söylemiş: ‘Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.’
2004’te A Haber’deki malum konuşmamdan sonra ekser dostlarım sessizliğe bürünürken, sadece Paralel değil, ülkede bana bilmediğim sebeblerden nefret eden her kes tarafından saldırı altındaydım. Aleyhimde edilmeyen laf kalmamıştı. Bazı arkadaşlarım Bakü’ye girişimin bile yasaklanacağını deyib, Türkiye`ye sığınmacı olarak başvuru yapmamı istiyorlardı. Halbuki kendi devletim aleyhine bir cümle dahi kullanmamış, tam aksine devletimi ve Türkiye`ni dış mihraklar konusunda uyarmıştım. Açıkcası, psikolojik bir harbın tam ortasında ve çıldırmak üzereydim.
Bülent Yıldırım’ı o zaman tanıdım. Ortak bir arkadaştan kendime karşı linç hareketini duymuş ve “gelsin, görüşelim” demişti. Cismim gitti, ruhum orada yoktu. Koskoca İHH başkanının, dünyayı idare edenlere kafa tutan adamın küçüçük odasında görüştük. Ama gözleri de ışık vardı. “Bu da geçer” söyledi. “Bir müminin başına gelecek işlerdir, dik dur” söyledi. O konuştukca, kaybettiğim ruhumu buldum. “Yalnız olduğunu hüç bir zaman düşünme” söyledi. Yaklaşık 10-15 dakikalık görüşmeden çıktığımda ayaklarım yerden üzülmüştü. ‘Facebook’a girdim, hiç beklemediğim insanlar beni akbabaların karşısında yalnız koymamışlardı.
Evet, dost zor günde tanınır. Ben Bülent Yıldırım’ı o günde tanıdım.
Sonralar “sen yalnız değilsin”in başka bir anlamı olduğunu anladım.
Çeçenlerin Türkiye’ye geldiği zaman ünlü çeçenlerin eşleri İHH’ya sığınmış. Rusya basdırıyor, devlet talep ediyor. Teşkilat yönetimindeki çoğu kişi de devletle ilişkilerin bozulmaması için çeçen eşlerini teslim etmeğe razı, aksi halda İHH yok olur diyorlar. Ama Bülent Yıldırım ‘Asıl bize güvenen, sığınan insanları geriverirsek yokoluruz. Onurumuzu kaybettikten sonra kurum olarak kalmanın ne menası var’ demiş ve bu teklifi reddetmiş. Bir avuc arkadaşı ile o hanımları sonuna kadar korumuş.
Bülent Yıldırım böyle biridir.
Onun için prensibleri her şeyin önünde geliyor.
Onu kimse “‘İsrail’le örtünen çıplak kalır’ Filistin atasözünün 40 senelik arkadaşını incideceğini bildiği halda demekten alıkoymaz.
Mavi Marmara için ona dünyaları verseler, şehit arkadaşları için milyonları iter, ama davasından vazgecmez.
Gelelim, dünki konuşma ve sonrasında yaşananlara…
Reis ile Bülent Yıldırım`ın arasına kimse giremez, kendileri istemedikten sonra…
40 senelik arkadaşlar ve kimse etle tırnak olmuş bu insanların arasına girmek isterse, en iyi halda çürür, gider…
Evet, reel politik diye bir şey var ve Türkiye şuan bazı tavizleri istemeyerekte olsa veriyor.
Buna İsraille de, Rusyayla da olan yeni politikalar dahil.
Ama dünden akbabalar Twitter`de cirit atıyor…
Düne kadar İHH organizasyonlarında yer almak isteyenler bugün aleyhine her iftirayı atıyorlar…
IHH aleyhine trol saldırının biri bir kuruş..
Olsun…
Atsınlar…
Daha büyük taarruzlara göğüs gerdi Bülent Yıldırım…
Üç-beş kalemini her devrin şartlarına uyğunlaştıranların hezeyanlarımı yolundan çevirecek…
Koskoca İsrail, Rusya elinden neler çekti bu sakalına kır düşmüş ufak boylu adamın elinden…
Nerde müslüman dardadırsa, orada Bülent Yıldırım var…
Çeçenistan`da, Karabağ`da, Türküstan`da, Türkmeneli`nde, Bayırbucak`ta, Bosna`da, Afrika`da hep yardıma o koştu. Yıllardır Filistin`e uzanan yardım eli de odur…
Şimdi kalkmış üç-beş çapulcu Bülent Yıldırım`ın samimiyet testini ölçüyor…
Rahmetli Erbakan sağ olsaydı, böyle söylerdi: “Hadi ordan, densiz…”
Evet, Türkiye`de, İHH da zor dönemden geciyor. Ortalık sis olanda, tüm hayvanlar pay kapmak için hazırola gecermişler… ..
Ama İsrail ile ilişkilerin iyiye gitmesinden mutluluk duymalarından kaynaklanan ve tüm faturayı İHH ve Mavi Marmara`ya kesenler Reis ile Bülent Yıldırım`ın eski arkadaş olmalarını ve aynı gelenekten gelmelerini muhakkak dikkata alsınlar. Aksi halda yukarıda belirtdiğim gibi etle tırnak, bir-birleri ile sözleri ters düşen kardeşler arasına girilmez…
Yanı, bizim buralarda bir laf var:
Çokta şey elemeyin…
Yazı`yı Aliye İzzetbegoviç`in sözleriyle başlamıştım. Sevgili Bülent abi, belki seni en az tanıyan benim, sadece sessiz kalmağa gönlüm izin vermedi…
Şimdi sen bazılarına göre “batan gemi” ola bilirsin, olsun, senin gibi dostla batmakta güzeldir…
Bir Azerbaycan ata sözü şöyle diyor:
Geçme namerd köprüsünden koy aparsın sel seni,
Yatma tilki yuvasında koy yesin aslan seni.
Saygılarımla, Agil Alesger